Connect with us

Hasan OKUŞ

Yurt Dışında Görev Yapmak

Published

on

Kuveyt/Qadsiya Spor Kulübü Karate şubesi bas antrenörlüğü görevi ile başladığım yurt dışı profesyonel antrenörlük yasamım da 10 yıl gerilerde kaldı.
İtiraf etmeliyim ki geride kalan süreçte her sezon omuzlarıma yüklenen sorumluğun altında çileci bir yaşam surdum. Çileci diyorum çünkü Kuveyt doğanın sermayesini hoyratça tüketen bir şehir devlet. 

 Bu şehir devlette Petro doların getirisi ile yaşam standartları inanılmaz yüksek bir toplum ve bu toplumun üyesi olan gençlere de spora gelinceye kadar zamanlarını renklendirebilecekleri sayısız seçenekler oluşturulmuş.
Size bir antrenör olarak işlenmek üzere sunulan materyal bu…

Sorumluluk duygusu aşılanmamış, hedefsiz, paranın her şeyi alabileceğine inanmış, tüketim bazlı bir toplum ve onun urunu olan gençlik…

Onca imkanlara rağmen hala onları motive eden tek şeyin para olduğunu fark ettiğinizde ise işisinizin  bir o kadar daha zorlaştığını anlıyorsunuz.

Altına imzanızı attığınız uluslararası kontratınızı dosyanıza koyduğunuz andan itibaren sporcuların antrenman saatlerinde çalışmalara katılımını sağlamaktan, yarışmalara katılımını temin edinceye kadar tüm sorumluluk sizin..

Ama keyfiliğin bir gelenek haline geldiği böyle bir ortam da programladığınız saatte sporcuların antrenmana devamlılığını sağlamak, bir Dojo da olması gereken temel seremoni davranışları bile uygulanabilir hale getirmek , ast -üst iliksisini sporculara duyumsatmak…  Tabiri caizse deve ye hendek atlatmakla eş anlamlı…

Bir de bütün bu zorlukların içerisin de yüzünüzü  ülkenize dönüp, ülkemiz gençliğinin hangi koşullar da  Dünya tatemilerin de boy gösterdiğini değerlendirdiğiniz de  gönül rahatlığıyla “ bu gençlik iyi katalize edilirse Türkiye’mizi her alanda şahlandırır”  diyebiliyorsunuz.

Evet buradan daha iyi görünen bir Türkiye var ve bütün kalbimle inanarak söylüyorum gençliğimize daha çok sahip çıkar, Türk gençliğinin önüne güzel hedefler koyma idealiyle daha çok çalışırsak  ülkemiz her alanda bir dünya devi olmaya adaydır…

Sevgili Karate-Ka arkadaşlar bu tespitten devamla yurt dışında görev yapmak gerçekten insana ayrı bir heyecan, ülkesine  karsı ayrı bir sorumluluk duygusu yüklüyor. Bunun bir örneğini 2003 yılını karşıladığımız günlerde kaleme alıp  yayıma gönderdiğim aşağıda ki coşku dolu yeni yıl mesajım da görmek mümkün. Şimdi 5 yıl aradan sonra bilgisayar arşivimi tararken tesadüfen elime geçen bu mesajı kısaca özetleyerek sizinle paylaşmak istiyorum.,

((( 2003   YENİ YIL MESAJI

Bu uzaklarda karşıladığım 6. yeni yıl. Bir bir eskiyip giden 6 uzun yıl. Değişik bir coğrafya da farklı dilleri konuşan, farklı kültürün insanlarıyla yaşamak bu özel günler de insanın içini burkuyor.

Burada yüreğinize mühürlediğiniz ay yıldızın size nasıl özel bir sorumluluk yüklediğini bilerek başlıyorsunuz her yeni güne.

Burada atacağınız her bir yanlış adımın ülkenize mal edileceğini iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Ülkenizden uzak düştüğünüz topraklar da Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu modern TC’nin spor teşkilatın da yetişmiş bir fert olarak yüklendiğiniz misyonu sonuna kadar sahipleniyorsunuz.

Burada Türkiye ile yatıyor, Türkiye diye kalkıyorsunuz.

Ancak mesleki ve yaşamsal tecrübelerin de böyle  zorlu ortamlar da geliştirilebilineceğinin bilinciyle  hayata tutunmaya devam ediyorsunuz.

Buralardan bir baksa görünüyor ülkeniz.

Buralarda sesimizi dünya ya duyuran, ülkemin güler yüzünü  dünya insanlarıyla buluşturan her bir olguyu daha bir coşkuyla sahipleniyorsunuz…

Futbol da Dünya uçunculuğunu (KORE) ülkemize kazandıran 11 aslan ve Basketimizin 12 dev adamı , onları sahaya süren teknik kadro göğsünüzü daha bir başka kabartıyor. Caddeler de, çalıştığınız kurum da başınız daha bir dik yürüyorsunuz.

Naim’in, Hafız’ın kendi ağarlıklarının mislini kaldırması, Süreyya’nın rakiplerini geride bırakması bir başka onurlandırıyor burada bizleri.

Tıp, moda, müzik,spor, sanat insanlarımızı veya yapıtları çeşitli dillere çevrilen edebiyat ustalarımızı, yani ülkemizi her alan da basarıyla temsil eden isimleri ailenizin bir ferdi olarak kolayca benimseyiveriyorsunuz buralar da. Hangi ülkede yasarsanız yasayın modern Türkiye’yi yücelten bu isimler aydınlatıyor yolunuzu, güç katıyorlar yaşamınıza.

Bir Karate-Ka olarak Haldun ALAGAŞ, Yıldız ARAS, Hakan YAGLI, Bahattin KANDAZ,Veysel BUGUR gibi isimler içimizi ısıtıyor.

Sudi milli takımı baş antrenörlüğünü üstlenen sensei Atilla CELIKTURK’ ün yarattığı saygın ortam, Kuveyt milli takimini başarıdan başarıya koşturan KKF teknik direktörü Sensei Levent AYDEMİR’ in 10 numara spor adamlığı, sensei Kasım DEMİR’ in şampiyonlar takımı öğünç kaynağımız oluveriyor.

Süreyyalar, Celiktürkler, Alagaşlar, Aydemirler, Naimler, Demir’ler, Yıldızlar  daha bir çok olsun istiyorsunuz.

“Çünkü onların hepsinin adının TÜRKİYE olduğunu biliyorsunuz.

2003 yılının Türk Karate DO ailesi için birlik ve beraberlik  yılı olması dileğiyle… )))


5 yıl önce 2003’ü karşılayan mesajım böyle tamamlanıyor.  Şimdi burada yurt dışında yasayan, spor yaşamına yurt dışında devam eden bir spor adamının ülkesine karsı duyumsadığı  hissiyata örneklik teşkil ettiği düşüncesiyle sizlerle paylaşmak istedim bu metni…

Türk Karatesinin değerli Sensei ve Sempaileri, bundan sonra bu köse de yayımlanacak makalelerimle (imkanlarım el verdiğince ) sizlerle beraber olmaya çalışacağım. Bu beraberlikte zaman zaman  Dünya karatesi ile ilgili, zaman zaman teknik ve spor- bilim konularının çerçeveleneceği, zaman zaman yaşam ve  Karate felsefesi ve zaman zaman da uzak doğunun kadim sanatlarını kapsayan  konulara değineceğim .

Altında imzam olan, bana ait her metne yönelebilecek olası (yapıcı)  eleştirilerle birlikte, makalelerime yön verecek sorulara da sonuna kadar acık olduğumu söylemek isterim… Gelin sizler de bu köseye el verin, hep beraber birbirimizi değiştirmeye değil geliştirmeye harcayalım enerjimizi. Yargılayan değil kendimizi sorgulamamıza fırsatlar yaratan  birliktelikler kuralım..

Sevgilerimle

Oss
Hasan OKUŞ 

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hasan OKUŞ

Karate’de Do

Published

on

Öykü Dünya Shotokan Karate DO ekolünün başkenti JKA’ da geçiyor. Bu öyküyü geleneksel Karate DO anlayışının içyapısını biraz daha geniş bir perspektiften algılayabilmemize olanak yaratan öğretici temalara sahip olması nedeniyle önemli buluyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Japon Karate DO Assosociation

Haftanın ikinci günü siyah kuşak çalışma gurubu için JKA dojosuna çeşit yaş guruplarından insanlar toplanıyor. Dersi verecek olan Abe Sensei gelinceye kadar gurup kendi aralarında Ki-Hon ve Kata egzersizleri ile zamanı değerlendiriyor. Bu bekleyiş esnasında Dojo ya giren her üst dan’lı Sensei büyük bir dikkatle selamlanıyor.

O sıra yine yaşlı ve hafif göbekli bir Karate-Ka belindeki  ((kahverengi)) kuşağıyla dojoyu selamlayarak içeriye giriyor. Yaşlı adam çalışanların arasına karışıp ders saatine kadar yavaş yavaş ısınma egzersizlerine devam ediyor.

Biraz sonra ders saati ile beraber dojoya giren Abe Sensei o an orada olmaması gereken Kahverengi kuşaklı yaşlı kişiyi fark ediyor ve hemen o tarafa yöneliyor.  Siyah kuşakların hemen tamamı Abe senseinin bu yaşlı kahverengi kuşağı dışarı çıkartacağını, çünkü bu ders saatinin sadece siyah kuşakları ilgilendirdiğini düşünüyorlar.

Abe Sensei yaşlı adama 10 adım kalıncaya kadar hızla ilerliyor ama orada aniden durup derin bir saygı ile o kişinin önünde eğiliyor. Sonra dojonun bir kenarında yaşlı adamla Abe Sensei uzun bir sohbete dalıyorlar…

Gonk çalıyor, bu kez üst kuşaklar dersi yaşlı adamın vereceği düşüncesiyle kuşak seviyelerine göre sıra yapıyorlar. Fakat yaşlı adam sıranın en arkasına gidip yerini alıyor. Shomeni Rei, Sensei Rei ve ders başlıyor. Yaşlı adam herkes gibi ders boyunca Abe Senseinin yaptırdığı her şeyi  gurupla birlikte ve saygı ile yerine getiriyor.

Ders bitiminde yine Shömeni Rei, Sensei Rei seremonisi ile herkes soyunma odalarına gidiyor. Abe Sensei ise kahverengi kuşaklı yaşlı adama yine saygı ile yaklaşıp, ona dojodan ayrılmasına kadar eşlik ediyor.

Orta yerde hiç kimsenin anlam veremediği bir paradoksal durum oluşmasına rağmen kimsede Abe senseiden bir açıklama isteme cesareti gösteremiyor.

Bir kaç ay sonra JKA’ lıların bir araya geldiği bir sosyal etkinlikte Nakayama isimli 5.dan bir bayan sensei Abe sensei ye konuyu açıyor.

”Sensei affedersiniz siz 8. dansınız. O akşam kendisine büyük nezaket gösterdiğiniz yaşlı adam ise kahverengi kuşak. Beni rica etsem aydınlatır mısınız?’’

Abe sensei Nakayama isimli öğrencisine  çok basit diye cevap veriyor.

“Ben JKA dojosunda Karate ye başladığımda o yaşlı adam Kahverengi kuşaktı, Heian 1.2.3 ve 4 katalarını bana o öğretti. Ki-Hon ve temel Kumite çalışmalarını da ondan öğrendim. Daha sonra o Karate DO sanatına devam edemedi ve kahverengi kuşakta kaldı. Şimdi aradan 40 yıl geçti ben 8. dan oldum. Evet ben şimdi 8.dan’ım, o da kahverengi kuşak ama o geleneğe göre dersin dışında benim hocam. Ders başlayıncaya kadar ona hocam olması sebebiyle olması gereken saygımı gösterdim.  Derste de kuşak hiyerarşisine göre o bana saygı gösterdi.”
 
OSS

Hasan OKUŞ

Continue Reading

Trending