Ramazan ÖZÜM
Bilinçli Ve Doğru Nefes Alıp Vermek
Değerli Karateka’lar;
Her zaman söyleriz. Karate Do bir yaşam biçimidir diye… Bu yaşam biçimi karatenin felsefi olgusunda yatar. Gerek davranış tarzımız, gerek alışkanlıklarımız, gerek bedensel yeteneklerimiz, bu yaşama tarzımızın şekillenmesinde ve idamesinde önemli rol oynar. Bizi iyiye, doğruya, güzelliğe, yönlendiren, yani davranış tarzımızı olumlu yönde etkileyen, bizim uzun ve sağlıklı yaşamamıza imkan tanıyan her şey felsefi yaşamın bir parçasıdır.. Burada karate do felsefesinin bedenimizin eğitilmesindeki rolünü kendi yaşam kalitemizi yönlendiren solunum yeteneğimizle açıklamaya çalışacağım.
Karate do felsefesinin insanı olgunlaştırma noktasında önemli rolü olduğu bilinir Ancak bunun nasıl yapılacağı, nasıl gerçekleşeceği veya gerçekleştirileceği konusunda bilgi azdır. Değerli senseilerimin hoşgörüsüne sığınarak onların karate do felsefesi ile ilgili birikimlerini derinlemesine ve daha pek çok konuyu da kapsayacak şekilde bizlerle paylaşabileceği ümidiyle bu konuda bir başlangıç yapmak istedim.
Sağlıklı ve uzun yaşamın sırrı bilinçli nefeste saklıdır. Nefes ana rahminden itibaren diyafram solunumuyla başlayan bir güçtür ve kendi başına beyin gibi faaliyet gösterir. Nefes, her bedende var olan, bedenin kendine dışarıdan hiçbir yardım almadan dengesizliklerle baş edebilmeye, ruhu sakinleştirmeye, kendini iyileştirmeye ve güçlü kılmaya imkan tanıyan bir yetenektir. Bu yeteneği günümüzde tekrar canlandırmayı hedef alan kişiler binlerce yıl öncesine dayanan Uzakdoğu disiplinlerini her geçen gün daha da derinlere inerek araştırmakta ve değişik veya aynı başlıklar altında uygulamaya sunmaktadırlar. Biz karate çalışanları da diyafram solunumunun karate için ne kadar önemli olduğunun farkındayız.
American Aging Studies Society adlı Amerikan sağlık kurumunun doğru solunum ve duruşlarla ilgili araştırma sonuçları oldukça ilginç;
– İnsan bedeninin yaşam gücü 25 yaştan sonra her on senede yüzde 9 ile 27 arasında azalmaya başlar.
– Doğru solunum ve doğru duruş uygulayan 40 yaş grubunun bedensel güç kapasiteleri 30 yaş grubundaki sağlıklı kişilere eşit bulunmuştur.
– Bedeni hareketsiz veya pasif bırakılmış 30 yaşındaki kişilerin bedensel güç kapasiteleri 55 ile 75 yaş grubuna eşit bulunmuştur.
Bilinçli kullanılan nefes, günlük rahatlama ihtiyaçlarımızın ötesinde meditasyon yaratıcılık, sağlık ve tedavi yeteneklerimizi geliştirmede de kullanılabilir. Günlük hayatta çeşitli hadiselere elimizde olmadan öfkelenir, kendimizi strese sokarız, hatta bir topluluk karşısında konuşurken bile heyecanımızı yenemeyiz. Bilinçli olarak derin ve diyaframdan nefes alıp vermek bu ve benzer durumlardan kurtulmak ve ruhu sakinleştirmek için bir ilaçtır. İsterseniz bir deneyin…
Tüm bedensel işlevlerimiz tabiatın diğer unsurları ile bir uyum içinde çalışabilecek şekilde programlandığı gibi doğal haliyle kalabilseydi, metabolizmamız ve sinir sistemimiz bizi kendiliğinden mükemmele taşır ve hep orada tutardı. Ancak, bizler artık tabiatın değil, medeniyetin gösterdiği doğrultuda yaşıyoruz. Gerçekçi ve duygusal beynimiz kendini medeniyete göre ayarlarken özündeki programda zaman zaman değişiklikler yapıyor. Bizler de bu değişime uyum sağlamaya çabalarken tökezliyoruz.
Ruhen içimize attığımız birikintiler, farkında olmadan barındırdığımız korku, öfke, suçluluk duyguları, aşırı keder ve hatta ani, yoğun mutluluklar, bir organ, kas veya hücremizi bloke ediyor olabilir. Neticede çok sağlıklı görünmemize rağmen bir anda ciddi hastalıklarla karşı karşıya kalabiliriz.
İnsan bedeni bir denge içindedir. Bu dengenin başlatılma noktası ancak burundan alınan havanın oksijen ve karbondioksit dengesinin sağlanmasıyla ve diğer besin maddeleriyle etkileşmesiyle başlar. Böylece burundan alınan hava gereken miktardaki oksijeni vücuda mal ederken, ağızdan alınan ise sadece yalın bir solunum olarak kalır.
Burundan nefes alımında amaç, hücreleri daha çok oksijen alabilir ve taşıyabilir hale getirmek, bir yandan yorulmadan enerji üretirken, diğer yandan artıkları temizleyerek bedenin Allah vergisi potansiyel yeteneklerini ortaya çıkarmaktır.
Ciğerlerimizin hava alma kapasitesini artırabilmek için nefes pompalama adalelerinin faaliyetini göğüs boşluğundan karın boşluğuna taşıyarak ciğerlerimizin daha geniş alanda çalışmasına ortam sağlayabiliriz. Karın boşluğuna taşıdığımız derin nefes aynı zamanda karın içindeki organlara da masaj yaparak hazımsızlık ve kabızlık gibi olabilecek rahatsızlıkları da önler.
Şuurumuzu kullanarak, nefesimizi bedenimizde hissederek dolaştırabilmek iradeli nefes demektir. Şuurlu nefes, tüm zihinsel, ruhsal ve bedensel fonksiyonlarımızın efendisidir. Şuurumuzu, yani gerçekçi ve duygusal farkında lığımızı eğiterek, otomatik alıp verdiğimiz nefesimizi, derin, uzun, yumuşak ve akıcı bir tempoya dönüştürebiliriz.
Değerli Karateka’ lar; küçük ve kısa nefes alıp vermek, yeterli oksijen alamamakla, diğer bir ifadeyle oksijensiz ortamda bulunmakla eşdeğerdir. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam için oksijeni bol ortamlarda bulunmayı, doğru nefes almayı ve buna bağlı olarak bedenimizi doğru kullanmasını ve taşımasını bilmeliyiz.
Tüm Karateka’lara saygı ve sevgilerimle.
Ramazan ÖZÜM
Karateka
Ramazan ÖZÜM
Okinawa Adasında Yaşam
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ve Fotoğrafçı Sebati Karakurt, Okinawa Adası’nda insan ömrünün neden daha uzun sürdüğünü, insanların birçoğunun nasıl 100 yaşın üzerinde olduğunu incelemek için Okinawa’ya gittiler. Müftüoğlu, 4 gün süren seyahatinde Okinawa’da bu konuda araştırmalar yapan bir enstitüyle görüştü, sokakta insanlarla konuştu, yaşam biçimlerini gözlemledi. Yedikleri yemeklerden eğlence anlayışlarına, manevi yaşantılarından toplumsal ilişkilerine Okinawalıları inceledi. Şimdi yapılan bu incelemenin önemli bölümlerini merak edenler için aşağıya aktarıyorum.
Okinawa’nın ne özelliği var? İklimi mi, insanları mı… Okinawalılar neden bu kadar uzun yaşıyorlar?– İklimin de etkisi var ama Okinawa’da uzun ömür, temelde yaşam biçimlerinden kaynaklanıyor. Örneğin, Amerika’ya göç eden Okinawalılar araştırılmış ve adada kalanlara göre daha kısa yaşadıkları görülmüş. Tam tersine, adaya gelen Çinlilerin ise daha uzun yaşadıkları.
Uzun yaşarlarken, melekeleri ne durumda oluyor?
– Gayet sağlıklılar. Okinawalılar ihtiyarlamıyorlar, çünkü, sadece yaş alıyorlar. Hayatın içindeler, hiçbir şeyden ellerini çekmiyorlar. Tekerlekli sandalyeyle dolaşan, bellek problemleri yaşayan biri gelmesin aklınıza. 90 yaşında cilt bakımı yaptıran, aktif insanlar bunlar. Herkes dinç.
Yaşam biçimlerinde ne farklılıklar var?
– Öncelikle beslenme alışkanlıkları farklı. Her türlü deniz ürünü, sebze-meyve, soya ve bitkisel çaylar, ağırlıklı tükettikleri gıdalar. Ayrıca ne yerlerse yesinler az yeme gibi bir huyları var. Fazla kilodan nefret ediyorlar. Ruhlarını beslemeyi de iyi beceriyorlar. Maneviyatları çok sağlam.
Yaşam tempoları nasıl? Koşuşturma, stres…
– Okinawa’da bir gün 48 saat. Hayat, yavaşlatılmış bir film gibi. Müzikleri dingin, konuşmaları ağır, yürümeleri yavaş. Koşuşturan kimse yok. Ayrıca panik bozukluk, stres, depresyon hiç yok. Eskiler bunlar ne bilmiyor. Gün içinde uykuya yatma alışkanlıkları da var. İspanyolların siestası gibi.
Biraz miskinlik mi var?
– Asla. Son derece aktif bir hayatları var. Egzersiz hayatın bir parçası. Sabahları tai-chi ve karate yaparak güne başlıyorlar. Kendi aralarında eğlenceler düzenliyorlar, hafta sonları piknik yapıyorlar.
Bu alışkanlıklar yeni nesilde devam ediyor mu?
– Yeni nesil pek öyle değil. Reklamlara özenip sigara içiyorlar örneğin. Bu arada onlardan görüp 80 yaşından sonra sigaraya başlayan yaşlılar da var. Gençler, daha çok Amerikan tarzı fast food yiyecekler tüketiyorlar. Başkalaşma, adadaki ortalama yaşam süresini azaltacaktır.
Normalde hiç yok mu bu tür hastalıklar?
– Çok az. Kolesterol sorunu hiç yok. Dünyada insanların damar sertliğini artıran homosistein düzeyinin en düşük olduğu yer Okinawa. Meme, prostat kanseri ne bilmiyorlar. Okinawa’da bir enstitü prostat kanseri araştırması yapmak istemiş ama vaka bulamayınca iptal etmek zorunda kalmış.
Alkolle araları nasıl?
– Pirinç rakısı ve bira, en çok tercih ettikleri alkoller. Ama çok az tüketiliyor. Alkol yerine daha çok bitkisel çayları tercih ediyorlar. Yasemin çayına odaklanmışlar. Yasemin-yeşil çay karışımı ya da sadece yasemin çayı en çok içtikleri.
Detoks da yapmıyorlardır o zaman.
– Toksin almıyorlar ki detoks yapsınlar. Hayatın kendisi detokslanmış Okinawa’da. Zaten detoks diye bir şeyden de haberleri yok.
Doğru beslenme, egzersiz, spor, mutlu bir ruh. Nasıl ölüyorlar Okinawalılar ya da neden ölüyorlar?
– 100’ü aşıp ölürlerken bile damarları hálá genç aslında. Doğal yaşlanmayla, eceliyle ölüyor hepsi.
Kentleşme, endüstrileşme seviyeleri ne?
– Ada olmanın getirdiği bir sonuç, az otomobil var, sanayi bölgeleri de az. Mimari bir güzelliği yok, kötü bir California kopyası ama kirliliğin az olduğu, trafiğin yoğun olmadığı bir bölge.
Sokakta gördüğünüz insanların yaşlarını tahmin edebildiniz mi?
– Başta zor oldu. Sonra bizde olsa kaç yaşında olurdu diye düşündüğüm sayının üstüne 20 koymam gerektiğini anladım. Öyle yapınca, tutturmaya başladım.
Benzer yönleri var mı peki Türklerle?
– Aslında bize benziyorlar. Bizim gibi mahcuplar, çekingenler. Teşekkürü, özrü sık kullanıyorlar. Mesela birine yer sormak onlarda riskli bir şey. Başkasına yardım etme duygusu o kadar baskın ki, tam bizim gibi bilmeseler de o yeri size tarif ediyorlar.
Yaşlı olmak Okinawa’da neyi ifade ediyor? 80 yaşında biri, otobüse 100 yaşında biri binince yer mi veriyor mesela?
– Hayır, kimse kimseye yer vermiyor. Çünkü, onlar için yaşlı olmak, yardım gerektiren bir durum değil. Hatta böyle düşünmek ayıp sayılıyor.
Gençler nasıl karşılıyor onları?
– Müthiş bir saygı duyuyorlar yaşlılara. Gençler için yaşlı birine özellikle de yaşlı bir kadına dokunmak ömür uzatıcı bir şey örneğin. Kadının toplumda özel bir yeri var çünkü. Okinawa’da ailenin reisi kadın. Yaşlılar ise, genç birine dokunmanın onlara güzellik katacağına inanıyorlar.
Cinsel yaşamları ne durumda?
– 75 yaşına kadar hemen herkesin cinsel yaşamı sorunsuz sürüyor. 80 belki. 85’te de nadiren. Bir taksi şoförümüz vardı, 78 yaşında, erkek. Ona sordum, cinsel yaşam nasıl dedim. Evde oturunca kötü, gezince iyi, dedi. Bu da hayata bağlayan bir şey.
Menopoz ve andropoz yaşları nasıl?
– Bize göre biraz daha genç. Ama şöyle bir durum var. Onların yaşamlarının daha büyük bir kısmı menopoz ve andropozla geçiyor. Mesela 100 yaşında diyelim. 50 yıldır menopozda ya da andropozda demektir. Yani hayatının yarısı. Ama kemik kırılganlığı, boy kısalması, kamburlaşma gibi şeyler olmuyor hiç. Beslenmeleri bunu önlüyor çünkü.
Okinawa bütün dünya için uzun yaşam modeli olabilir mi?
– Uzun yaşam konusunda bugün tıp neyi tartışıyorsa Okinawa’da o var. Bence uzun yaşam tartışması Okinawa tartışması olacak. Yaşam biçimleri, hayatla ilişkileri iyi anlaşılırsa, iyi ve kaliteli yaşlanma meselesi de çözülür. Her ülke, bu modelden kendine uygun olanları alıp bir sentez yaratabilir.
Türkiye’de bunu yapmak mümkün mü?
– Stresin az olduğu, trafik çilesinin olmadığı, öfkeden, kolesterolden uzak bir şekilde oradaki yaşam biçimlerini aynen burada da uygulayabiliriz. Bizdeki Akdeniz iklimi Okinawa’nın subtropikal iklime çok benziyor. Orada biraz daha fazla yağış var sadece. E onların yedikleri sebze, meyvelerin de neredeyse yüzde 80’i bizde bulunuyor. Neden olmasın.
Türkiye’nin kendi Okinawalıları var mı?
– Ege’de, Akdeniz’de; Türk, Rum, Ermeni kültürlerinin harmanlandığı köyler var. Buralarda, Okinawa’daki yaşam biçimlerine çok yakın hayatlar yaşanıyor. Ayvalık, Foça, Anamur, Alanya, İskenderun tam böyle yerler.
UZUN YAŞAMIN 5 SIRRI
Okinawa’da yaşamın uzun sürmesinin bence 5 temel sebebi var:
1. Doğu-Batı tıbbı sentezi uyguluyorlar. Doğu tıbbı, önleyici tıptır. İnsanların hasta olmamasını amaçlar. Batı tıbbı ise erken teşhis ve tedavi üstüne kuruludur. Okinawa her ikisini de içeriyor.
2. Ruh ve bedeni birlikte ele alıyorlar. Bütünleyici tıp. Bedensel problemlerin ruhsal sorunlar yaratacağını, ruhsal problemlerin fiziksel marazlar ortaya çıkaracağını biliyorlar.
3. Bireyin topluma entegrasyonu çok sağlam. Kültürüne, geçmişine, akrabalarına çok bağlı, aidiyet duygusu gelişmiş kişiler.
4. Öbür alemle entegrasyonu da sağlamışlar. Ölümden korkmuyorlar. Huzurlu karşılıyorlar. Şehirlerinde de ölüleriyle iç içe yaşıyorlar.
5. Maneviyatları sağlık üstüne kurulu. Duaları hep sağlığa yönelik. Arabam olsun, evim olsun diye değil, sağlıklı olayım diye dua ediyorlar.
Ramazan ÖZÜM
Hangi Savunma ve Savaş Sanatı Daha Üstün?
Uzak doğu savunma ve savaş sanatlarının birbirlerine olan üstünlükleri ile zafiyetleri bu sporlarla ilgilenenlerin merak konusudur. Özellikle çevremizde bu spor dallarından birine başlamak isteyen ancak bir tercih yapamayanların benzer soruları sıkça sorduklarına şahit olmuşuzdur. Uzak doğu savunma sporlarını bilmeyen, sadece televizyon ve sinemada gördüğü filmlerle bu sporları değerlendiren kişilerin bu tür soruları sormaları doğaldır.
Savunma sporları ile yeni tanışan, hatta 1-2 yıldır bu sporları çalışan sporcuların bile kendi spor dalını diğerlerinden üstün tutan ve diğer dalları/stilleri küçümseyen, onları sorgulayan davranışlarına zaman zaman tanık olmuşuzdur. Bu yaklaşım ve sorgulamalar eskiden de var dı, gelecekte de devam edecektir. Çalıştığımız spor dalını veya stilini sevmemiz gayet normaldir. Ancak bu durum diğerlerini küçümsememizi gerektirmemelidir.
Bilindiği gibi tüm uzak doğu savunma sanatlarının ortak özelliği her birinin belirli felsefesinin bulunmasıdır. Bu savunma sanatlarının her biri insan ruh ve bedeninin gelişimine odaklanmıştır. Giyilen kıyafetler bile bunun bir göstergesidir. Örneğin kuşak renkleri kat edilen yolu, iç aydınlanmayı, beyaz elbise saflığı ve dinginliği simgeler.
Uzak doğu savunma sanatları ve dünyada icra edilen savaş sanatlarında birinin diğerine üstün olduğu, birinin diğerine nazaran daha etkili olduğunun gerçekleşmesi kolay değildir. Unutmamak gerekir ki üstünlük tamamen görece bir kavramdır. Burada önemli olan hiçbir spor dalına önyargılı yaklaşılmaması gerektiğidir.
Örneğin taekwondo diğer sporlara nispeten uzak mesafeli bir savunma sporu olarak bilinmekle beraber sporcu ayaklarını iyi kullanamadığında veya kullanma imkanı bulunmayan dar alanlarda bulunduğunda, daha yakın mesafede de kendini savunma imkanı veren karate, jiujitsu ve aikido v.b. tekniklerine nazaran dezavantajlı olabilir. Ancak rakibin uzaktan devre dışı bırakılabileceği açık alanlarda taekwondo’nun etkili bir savunma sanatı olduğu kabul edilebilir..
Yakalama atma, fırlatma, kırma tekniklerini içeren savunma sporlarını çalışanlar, yumruk ve tekme kombinasyonlarını süratli ve etkili kullanan rakibe karşı nispeten dezavantajlı olabilir ve rakibi yakalaması imkansız hale gelebilir. Bu durumda süratli ve güçlü teknikleri uygulayanların daha avantajlı olması doğaldır. Buna benzer sayısız örnekler vermek mümkündür.
Savunma sporlarını birbirleri ile mukayese edebilmek için yaptığımız spor dalı/dalları dışındakilerin inceliklerini çok iyi bilmemiz gerekir. Hangi savunma sporunu çalışırsak çalışalım gerçek olan şey yaşamımızın son aşamasında bile hala öğrenecek pek çok şeyin olduğudur. Bu durumda yüzlerce uzak doğu savunma sanatını tam manasıyla öğrenmek ve bunları birbirleri ile mukayese etmek zordur.
Ayrıca, uzak doğu savunma/savaş sanatlarının birbirlerine olan üstünlüklerinin;
– Savaş/savunma sanatının (karate-Do, Judo, Aikido, boks v.b.) ne kadar zamandan beri çalışıldığına,
– Çalışılan tekniklerin çeşitliliğine,
– Tekniklerin tekrar periyoduna,
– Tekniklerin dojo ortamında ne kadar sıklıkla rakibe karşı denendiğine (kumite çalışmalarının sıklığı-gerçek hayata geçirebilme yeteneği),
– Çalıştıran sensei’in seviyesi ve yeterliliğine,
– Çalıştıran sensei’in öğretim tarzına (sportif karateye mi geleneksel karateye mi ağırlık verdiği),
– Kişinin uzak doğu sporlarına yaklaşımına, benimsemesine, çalışmalara katılım sıklığına, çalışmalarda gösterdiği gayret ve özveriye,
– Kişinin bedensel kondisyonuna, düşünsel kapasitesine, çabuk öğrenme ve öğrendiğini uygulayabilme becerisine, bağlı olarak değişebileceği de bilinmelidir.
Sonuç olarak; savunma sporlarının çalışılmasındaki amaç beden ve ruhu olgunlaştırmak, sağlıklı ve dinamik olmak, iyiye, doğruya, güzelliğe ve aydınlığa ulaşmaktır. Bunun ötesindeki tartışmalar gereksiz ve yersizdir. Bu çerçevede bir karateka olarak hedefimiz sevdiğimiz spor dalını hakkıyla ve en iyi şekilde yapmaya çalışmak olmalıdır. Çalışmalarımızda ruhsal ve bedensel bütünlüğe ve aydınlanmaya yaklaştıkça bu tartışmaların anlamsız olduğunun bilincine varılacaktır.
Tüm karatekalara saygı ve sevgilerimle – Oss
Ramazan ÖZÜM
Karateka
Ramazan ÖZÜM
Karate Do Felsefesi Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Değerli Karateka’lar; Karate Do yolculuğu içerisinde bulunanların bu savunma sanatı ile ilgili farklı yaklaşımları vardır. Böyle olması da gayet doğaldır. Kendi karakter yapımız, yaşımız, karate öğrenme amacımıza göre hepimiz birer Karate Do tanımı geliştirmişizdir.Pek çoğumuz da Karate Do’nun ne olduğunu kısıtlı kaynaklardan veya hocalarımızdan öğrenmeye çalışmışızdır. Böylece Karate Do tanımı; genel anlamıyla sevgi, saygı ve karşıdakine zarar vermeme prensibine dayanan bir savunma sporu olarak kabul görmüştür.
Karate Do’yu geniş kitlelere tanıtmak ve anlatabilmek için uzun yıllardır zihinlere kazınmış dövüş ve sertlik temalarından uzak kavramlar kullanmak zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekir. Ayrıca bu savunma sanatının her yaşta insan tarafından yapılabileceğini her fırsatta vurgulamalıyız. Ancak burada kullanacağımız yaklaşımlar ve tanımlamalar çok önem kazanmaktadır. Çünkü günümüzde iletişim kaynaklarının sonsuz imkânları insanlara pek çok alternatif sporlar sunabilmekte ve tercihlerimizi yönlendirebilmektedir.
Bilgi çağında yaşadığımızın bilincinde olarak Karate Do’ya kazandırmamız gereken insan tipini bilmemiz ve ona göre sloganlar geliştirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bu itibarla, ben de üzerime düşen sorumlulukla şimdiye kadar incelediğim kaynaklar, gözlemlerim ve tecrübelerim nispetinde üzerinde fazla durmadığımız Karate Do Felsefesi konusunda özellikle bu yolculuğa yeni başlayanlar için küçük bir açılım yapmak istedim;
Karate Do felsefesi nedir?
Karate Do öğrenmenin yoludur, yaşam sürecinde sürekli yeni şeyler öğrenmektir.
Karate Do insanı yeni bir insana dönüştürmenin yoludur.
Karate Do zorluklara dayanmak ve yaşam sürecinde karşılaşılabilecek güçlüklere karşı koymak, onlara direnebilme yollarını keşfetmektir.
Karate Do zihni devamlı çalıştırmak, sürekli zihin jimnastiği yapmaktır.
Karate Do bedeni ve ruhu tanımak, güçlü ve zayıf yönlerinin farkına varmaktır.
Karate Do bedeni ve ruhu eğitmek, olumlu yönde gelişmektir.
Karate Do yolculuğu sürecinde değişme ve gelişmenin farkına varmaktır.
Karate Do olayları dikkatli gözlemleme, algılama ve yorumlama yetisi kazanmaktır.
Karate Do karşılaşılabilecek riskleri ve tehlikeleri önceden sezinlemek bunlara hazırlıklı olmak ve uygun tedbirler almaktır.
Karate Do mükemmele ulaşma, mükemmeli yakalamaya odaklanmaktır.
Karate Do sevgi, saygı, hoşgörü, sabır, sükûnet, vb. kavramları barındıran bir eksende yol almaktır.
Karate Do güç, sürat, konsantrasyon ve denge unsurları ile bedeni ve ruhu sürekli dinamik tutmaktır.
Kısaca Karate Do bir yaşam yolu ve bir yaşam biçimidir.
Tüm Karateka’lara saygı ve sevgilerimle,
Ramazan ÖZÜM
-
RÖPORTAJLAR16 yıl ago
Sn. Dr. Alev ORAL
-
Oğuzhan GENÇ19 yıl ago
Atatürk ve Spor
-
Oğuzhan GENÇ18 yıl ago
Doping
-
Bulut BABA18 yıl ago
Kata Dosyası – Bölüm 3
-
Dr. Alev ORAL17 yıl ago
SHOTOKAN KARATE: Geçmişten Günümüze 2
-
RÖPORTAJLAR17 yıl ago
Sn. Levent AYDEMİR – KUVEYT
-
RÖPORTAJLAR17 yıl ago
Sn. Atilla ÇELİKTÜRK – SUUDİ ARABİSTAN
-
RÖPORTAJLAR17 yıl ago
Sn. Memduh ŞANLI – AVUSTRALYA