Oğuzhan GENÇ

Spor Kültürümüz

Published

on

Atatürk ve spor konusu altında spor politikamızın ne ve nasıl olması gerektiğini inceleyecektik şimdi elimden geldiğince konuyu devam ettirmeye çalışacağım…  Ancak bundan evvel geçmiş yazımda anlattığım Fahrettin Satılmış’ın vefatı sonrası bazı gelişmeleri aktarmak istiyorum…

Vefat eden Fahrettin hocanın ardından karate camiası yani Türk spor neferleri onu ve ailesini sahipsiz bırakmamak için gerekli atılımı başlattılar. İlk hareket Gebze bölgesi hakemleri Hazim Özdemir ve Yaşar Coşkun hocalardan geldi…30 Temmuz Pazar günü Gebze Atatürk kapalı spor salonunda Fahrettin Satılmış anısına Katılımın ücretli olduğu bir karate Turnuvası düzenlediler…yaklaşık 300 kişinin katılımı ile yapılan müsabakalar güzel bir organizasyonla yapıldı.

Bu turnuvadan elde edilecek gelir Fahrettin satılmış ın ailesine teslim edilecek ve 30 Ağustos ta da İstanbul karate il temsilciliği bir turnuva daha düzenleyecek…Görüldüğü gibi,Türk karate camiası kendi içinden yetişen neferleri sahipsiz bırakmamak için harekete geçmiştir.. Hastalık esnasında gerekli yardımı toplamak için birlik olan karate camiası, ölümünün ardından da Fahrettin hocaya sahip çıktı.

Geçmiş yazımızda; ”Türklerin savaşa hazırlık çalışmalarının temelini oluşturan tüm sporlar bu gün nerde ise unutulmuş ve spor denildiğinde akla sadece futbol gelmeye başlamıştır. Zaten istenende budur Türk gençleri benliklerini kaybetmeye başlamış DNA’larına işlenmiş olan mücadelecilik ve savaşçılık ruhunu kullanmaları için gerekli olan savaş talimleri yani sporları yapmaktan çekinir hale gelmişlerdir.

Televizyon kültürü denilen yeni bir kültür oluşmuş Türk gençleri gereksiz programlar, ratingler le oyalanır hale gelmişlerdir. Öyle ki Çanakkale şehitlerini ziyarete gitmeye üşenen gençlerimiz, popçu Tarkan’ın konseri için izdihamlar yaratmaktadır.” Demiş ve; Ne yapmak gerek? Diye sormuştuk.
Bu soruya cevap verebilmek için Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında sporla ilgili neler yapıldığını ve Atatürk’ün ölümü ile nelerin yarım kaldığını bilmek gerekmektedir.
Atatürk Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda aceleci davranmıştır. Beden eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önce, Çapa Muallim Mektebinde özel bir kurs açılmış ve bunun başına, Avrupa da Beden eğitimi öğrenimi yapmış olan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de İsveç’ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş, bunlarda Çapa Muallim Mektebindeki özel kurslarda görev alarak kız öğrenciler yetiştirmişlerdi.

Atatürk, bu konunun üzerinde büyük titizlikle durduğundan, bu da kafi görülmemiş ve öğretmen adayları arasında, dokuz aylık kursta başarı gösterenler, ihtisasta bulunmak üzere, Avrupa’ya gönderilmişlerdi. Atatürk bu kursa subaylarında katılmalarını özellikle arzulamıştı. Bu nedenle kursa katılıp başarı sağlayan subaylarda, askeri okullarda modern beden eğitiminin ilk tatbikatçıları olabilmeleri için, Avrupa’ya ihtisas eğitimine yollanmışlardı.

Ankara da kurulan Gazi Terbiye Enstitüsü’nün Beden Eğitimi Bölümü için, Almanya’dan Kurt Dainans adında bir uzman öğretmen getirilmiş ve bu bilgili hoca tarafından, bu enstitünün beden eğitimi bölümü faaliyete geçirilmiştir. Bu sırada ihtisas için Avrupa’ya gönderilmiş bulunan asker ve sivil beden eğitimi öğretmenleri de yurda dönmüş, böylece genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk beden eğitimi öğretim kadrosu kurulmuştur.

Her şeyden evvel en önemli konu eğitimdir…Türk gençleri eğitimsiz kaldıkça televizyon kültürü dediğimiz tuzaklara düşmeye devam edecektir ders müfredatlarında buna uygun bir düzenleme yapılmadığı müddetçe bir değişiklikte olmayacaktır. İlkokuldan itibaren ders müfredatlarında en önemli konu olarak beden eğitimi derslerinin işlenmesi gerekmektedir.
Çeşitli spor branşlarında sınıflar oluşturularak gençlerin bu sporlara yönlendirilmesi ve bu sporlarda başarılı olan gençlerin diğer derslerde de desteklenebilmesi gayet önemlidir. Okullarımızda şu anda haftada 2 yada 3 saatlik beden eğitimi dersleri bulunmakta bu derslerde, ya futbol yada basketbol oynanarak, büyük çoğunluğu da boş ders olarak geçmektedir. Halbuki seçmeli ders usulü her gencin seçeceği alternatif spor branşları olsa bu boş vakitler sporla değerlendirilebilir.

Nitekim Yüce önder Atatürk ,” Müspet ilimlerin temeline dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan bahtiyar, kuvvetli bir nesil yetiştirmek siyasetimizin açık gayesidir.” Diyerek beden eğitiminin önemine işaret etmiştir.

Çanakkale Savaşı sırasında keşif görevine çıkan bir Türk askeri, yakaladığı İngiliz askerini gırtlağından tutup Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına getirir. Paşa, İngiliz askerine, memleketinden kalkıp buralara niçin geldiğini sorduğunda “Spor için” cevabını alır. Mustafa Kemal: “Bizim neferi nasıl buldun?” diye sorar. Esir asker, “Spor bilmiyor” diye cevaplar. Bunun üzerine Mustafa Kemal; “Bana spor nedir? diye sorarlarsa vereceğim cevap şudur: Spor, vatan ve milletin yüksek menfaatlerine tecavüz edenleri gırtlağından yakalayıp memleket ve millet hadimlerinin huzuruna getirebilmek kabiyet-i maddiyesi ve maneviyesidir” demiştir.
İşte Türk sporu ancak böyle düşünülerek kalkınabilir, gelişebilir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trending

Exit mobile version